Wednesday, July 18, 2018

Türkiye Sağlık Bakanlığının yaptığı, çalıntı sorulu TUS sınavlı uzmanlarının eline düşüp ölmedim.

Türkiye Sağlık Bakanlığının yaptığı, çalıntı sorulu TUS sınavlı uzmanlarının eline düşüp ölmedim. 56 yaşındayım maşallah.
Türkiye Sağlık Bakanlığının yaptığı TUS sınavı ile 1985, 1986, 1987 yıllarında TUS uzmanlık kadrolarına giren hiçbir Uzman Doktor a bugüne kadar tedavi olmadım, yeminim vardı. Çok akrabamın erkenden ölümüne neden olan çalıntı sorulu TUS sınavı ile kadro çalan Sağlık Bakanlığı doktorları sadece rezil kokuşmuş Türk devletinin örneğidir. Ben alanım sağlık olduğundan bu kokuşmuşluğu farkedip bu konuya daha çok değindim. Türk sistemi iyiki dünyaya hakim değil, yoksa dünyada çalıntı sorulu sınavların sistemleri sadece hayvana yakın düzenler kurdurtur. Neyseki aklı yerinde, gerçek hak hukuk bilen bazı Avrupa ve Amerika ülkeleri varda bilim az çok ilerliyor. Türkün zeka kıskancı, bilim düşmanı beyni maalesef acınacak haldedir.
Türkiye üniversite dolmuştur, sorsan üniversite mezunu artmıştır, fakat kadrolar sadece sınav soru çalanların elindedir. Türkiyede mesela Doktora yapmışsa biri, hey Amerika lılar haberiniz olsun, sakın Türk Doktora yapanı bir bok sanmayın, önce 6 ay labaratuara sokun nedir görün, matematik zekadan yoksun papağan, türk doktora yapanlar bilimci değil, tiyatrocu belki olurlar, bunlar Türk üniversitelerin içine sıçmıştır, sakın Amerika sisteminin de içine sıçmasınlar. Türkiyede Doktora yapmışbiri eşittir papağan demektir. Matematik, akıl yürütme bilim bilen değil, papağandır.
Kısacası, Türkiyedeki herhangibir üniversiteden PhD veya Doktora derecesi alan herkim ise, hiçbir boka yaramayan, papağanlık dışında bilim ile araştırma ile alakası olmayan beyni bilime çalışmayan biridir. Böyle Türk doktora derece sahiplerinin asla Amerikan veya Avrupa halkının vergisini çarçur etmesine izin vermemelidir. Bu insanlar Türkiye sisteminin içine sıçıp ayrıca Avrupa ve Amerika bilimi bozup, insanı hayvana yakın bilim gücünden yoksun bırakmaya çalışanlardır.
Ülkenin cumhurbaşkanının komedyen meslek dışında mesleksiz olduğu bir ülke Türkiye, ki bu cumhurbaşkanı utanmadan, komedyen haliyle birde ona buna bir saatlik dersi eksik diye şikayette bulunan utanmaz, çifte standartlıdır.
Türkiyede Tıp Doktorları arasında eğer fetöcünün bir başka türü yakını ile soru çalabilen Doktor ise, hemen TUS sınav sorularını çalmak en büyük torpildir. TUS sınav sorularını çalan bir doktor anında maaşlı kadroda olur. Sınav sorularını çalmadan da bir doktor TUS sınavdan baraj puanı geçecek puanı alabilir hakkıyla, fakat çalıntı soru ile uzman olan bir tirk tıp doktoru aynı anda Türkiyede Doçent ve Profesör yolunu da açacaktır kendine. Türkiyede zaten araştırma kriteri çok düşük olduğundan, sadece TUS sınav sorularını iyi çalan bir hırsız Doktor vurgun yapmış dolandırıcıdır. 1985, 1986, 1987 de özellikle TUS sınav soruları çalınmıştır. O dönem için ihbarda bulunulmuştur. 2017 veya şu an durum umarım daha iyidir ve TUS sınav soruları artık çalınmıyordur.
Diğer bir sınav işyeri hekimliği sınavıdır. O sınavın da soruları çalınmaktadır, sorular zaten öyle hazırlanmıştır ki, soruları çalmayan abuk sabuk birkaç soruyu asla mantıkla cevaplayamaz. İşyeri Hekimlik sorularda aşırı hırsızlık yoktur, nedeni, o sınava büyük torpili olan doktorlar tenezzül etmemektedirler. Sınav kazanıldığında hemen maaş yoktur. Fakat buna rağmen işyeri hekimliği de yine sınav soruları çalıntılı sınavlardandır. Türkiye zaten ne Amerika ne Avrupa nın taktığı bir ülke olmadığından, Türkiye bilimi hançerlesede, Amerika bilimde ilerledikçe Türkler Amerika dan çalacaklarından, hazıra konacaklarından, Türkiye Amerika  Avrupa Çin varoldukça bilime zarar versede, başka ülkelerden aldığı bilimle yine idare edecektir.
Peki nedir bu üstün zeka düşmanı türk milletini yinede bir ülke tutan, söyleyeyim. Asker olmak demek bilimi yaratmada üstün zeka olmak değildir, bir köpek düşünün, işte türk milleti odur, üstün zekalıları yok eden sistemleri, ortalamayı aptala yakın tutan türk eğitim sistemi evini koruyan hayvan misali yarım aklıyla türk topraklarını, Avrupa Amerika çin Hindistan teknolojisini almaya devam ettikçe korumakta sorun çekmeyecektir.
Tam üstün zeka bilim insanları ellerine teknoloji verdiğinizde en iyi asker olan değildir. Askerin iyisi, üstün zekalı bilim insanı değildir, hatta şizofren mantık vardır tüm askerlerde, Türkiye asker başta olsada olmasad sadece bir askeriye ülkesidir, üstün zekalı bilim insanlarının yeri değildir.
Türkiye eğer Amerika bilim insanları yetiştirmese, konumu nedeniyle askeriye ülke kalacağından, dünya bilimi zırnık ilerleyemezdi. Dünya şanslı ki Türkiyeden başka ülkeler üstün zekalı bilim insanını değerli buluyor da bilimi ilerletiyor da, Türkler de onlardan onların yarattığı bilimden fayda görüyor. Türkiyede sivil giyinen askeri giyinen herkes sker beynidir, bilime saygıları yoktur, zekaya saygıları yoktur. Şahsen bir köpek ile anlaşacağımı düşünürüm ama yarıbuçuk beyinli bu türk kafasını anlamak mümkün değildir. Türkiye nin askeri bir ülke kalışı daha 100 yıl devam edecektir. Kenan Evren gibi askeri hükümet var olmasada, eğitim sistemi, soruların çalınıp belli tür guruba verilmesi, hep askeri planlar içindedir. Türkiye de daha 100 yıl dünya blimine mihenk taşı olacak bilim çıkmayacaktır, Türkiye bu insanların tek tanesine bile kadro vermeyip onların maaşını çalmaktan gurur duyan bir deli mantıktadır.

nne babalar sanmasınlar ki deha beyinli kızları oğulları türk eğitm sisteminde hak ettikleri kadroyu alacaklardır. Tıp okumasalar ne olacak peki, bence Türkiyede sağlık bakanlığı gerçek tıp doktorlarının daha on yıl önünü kapatacaktır, yani gerçek üstün Tıp Doktoru Türkiye de daha 15 yıl hak ettiği rütbe ve maaşı alamayacaktır. Yinede anne ve babalar inanıyorlarsa çocuklarını Tıp Doktoru yapsınlar, çünki, bu TUS soru çalan Sağlık Bakanlığı uzman doktorların eline düşen hastalr erkenden ölürler, o çalıntı TUS sınavlı uzmanların akıllarına uysaydım, 45 yaşında ölmüş gitmiştim. Yani Sağlık Bakanlığı rütbe kadro vermeyeceğini bile ble çocukların Tıp okuması en azından çalıntı TUS sınavlı uzmanların elinde rasgele kbay olmaktan kurtarır. Sırf kendini hayatta tutta o eğitimi alsa yeter. Türkiye bir iç savaş a hayret gitmememktedir, bunca düşmanlık varken kadro çalan ile kadrosu çalınanlar arasında. Bunun nedeni, Türklerin bu beyinsiz bilim düşmanı zekası beynini bin yıldır öğrenmiş Avrupalı nesillerine türk beyinsizliğini bilim düşmanlığını öğrettiğinden, türk beynine düşmanlık türkiyede yaşayanların birbirine düşmanlığından genede fazladır ondandır.  Tğrk beyninin üstün zekaya düşmanlığı iğrençtir, o beyin insanının örneğin sınav düzenlemesinden, verdiği karardan anlarsınız, yani eyleminden düşüncesinden bilim yorumundan anlaşılır o dediğim türk ırkı.Bunu ancak Amerika Avrupa gerçek bilim insanını anlayan anlar.

Daha 200 sene Türkiye askeri ülke yarıbuçuk insan zekası ise Avrupanın hayvanı, kapı köpeği olarak kalacaktır, peki 200 sene sonra bu türk ırkı, beyni olanların neslini yok ettiğinden ne olacaktır, ne olacak 1995 de kaç bin kişi nasıl bok çuvalı öldürüldüyse kapı köpeği gerekmeyince, bugün türk ırkı dediğimiz ırk aralarında üç beş üstün zekayı 200 sene daha hepten yok edeceklerinden ahırdaki hayvan bok çuvalı temizleneceklerdir. Türk beyni kapı köpeği, ahırdaki hayvan beyni ile iğrençtir. Türk ırkının beyninin çalışması, hayatı algılaması iğrençtir. Beyni iğrençtir. Bekçi köpek gerekmeyince dünyada bok çuvalları temizlenecektir.
İleride nasıl Şizofren beyni diye bir hasta beyin varsa, şu anda Türk ırkının iktidarda olan beyinlerinde ortak o tür bir algı noksanlığı bulunacaktır. Üstün zekalı br beyinin böyle beyni yarıbuçuk işleyen türk beyinlerinin olduğu bir ülkede doğması talihsizliktir.
Söylediğim bu TUS sınavını yapan yer 1985, 1986, 1987 de soruları çaldıran yer bağlantı
http://www.tuk.saglik.gov.tr/
‘’Bir erkek doktorun sağlık sektöründe olmayan hanımı alttaki yazıyı yazmış. Yani yinede soru bile çalsada, hırsız kadro çalan Sağlık Bakanlığı çalıntı sorulu TUS uzmanı olsada Tıp Doktoru bu beyni yarım Türk ırkında şimdilik en insan beynine sahiptir. Alttaki yazı hayal bile olsa okumaya değer. Yani TUS sınav sorusunu çalıp uzman olan bir Tıp Doktoru bile askeri türk devletinde acınacak durumdadır. Fark şuki bir başka çalıntı sorulu uzmanın elinde kötü tedaviden ölmeyecek kendi bakımını iyi yapabilecektir, tabii babadan parası varsa. 
Affınıza sığınarak, b*k yemektir!
Ben tıp okumadım, iyi ki de okumamışım. Türkiye'nin baba bir üniversitesinin "eşek bağlasan geçer" denilen bir bölümünde, çimlere ve boğaza karşı işletme okudum. En zorlu zamanım, altı günde yedi finale girdiğim son dönem oldu, uykusuz kaldım, sonra bitti gitti.
Bizim endüstriciler, inşaatçılar, makineciler, bilgisayarcılar vardı. Bilgisayacılar bir hafta proje kasar uyumazlardı. Endüstriciler triple integrallerle kafayı çizerlerken, inşaatçıları ve makinecileri bitiren dinamikti. Hepsi çalıştı, çabaladı, sabahladı. Sonra onlarınki de bitti, gitti. Ama onunki bitmedi. Biz mezun olup keplerimizi havaya
fırlattığımızda, o hala kafam kadar İngilizce pediatri kitaplarıyla boğuşuyordu. Dahiliye stajlarında, geceleri, yüzüne sıçramış kanı bile silemeden, hacettepe hastanesinin bir köşesinde, kahve ve sigara eşliğinde kendine gelmeye çalışıyordu.
Ortalama iki ayda bir görüşüyorduk. Bazen üç dört aya çıkıyordu süre. Ben işe başladım, telefonla aradığımda geceleri, o ya yurdun çalışma salonunda ya da hastanenin kantininde oluyordu. Ya binlerce sayfa notla uğraşıyor, ya da yoğun bakımdaki hastaların başında oluyordu. Sonraki iki sene böyle geçti.
Ben üniversiteme bayılmazdım, ama mezuniyet töreninde yine de kepimi fırlattım. O kendi törenine gitmedi, "altı sene ebemi bellediler" dedi, "sevinecek hiçbir şeyim yok". Ben mezun olduğum gün, sözleşmemi imzalamıştım. O mezun olduğunda bir işi yoktu. Dahası bir diploması da yoktu. Sağlık bakanlığı diplomasına el koymuştu. Ya TUS'u kazanacak ya da zorunlu hizmete gidecekti.
Benim arkadaşlarım -yani mühendisler, avukatlar, işletmeciler- üniversitede, hadi bilemedin üniversiteyi bitirdiklerinde nişanlandılar, işlerini yoluna koyup yuvalarını kurdular. Bir doktorla birlikteyseniz böyle bir şansınız yoktur. Çünkü üniversite bittiğinde aslında hiç bir şey bitmez. Söylediği gibi, "sevinecek bir şeyiniz yoktur".
Mezun oldu ve aylarca ders çalıştı. Sonra TUS'a girdi, olmadı. Zorunlu hizmet kurasında Kars'ı çekti, Doğu'nun Paris'i Kars. Doğu'ya gitmekle sorunu olan bir insan değildi zaten, gitti. Doğu nedir bilir misiniz? Ben bilmem, ama o anlattı. Doğu, hiç bir aletinizin olmadığı hastanelerde tanı koyabilmek için insanüstü çaba sarfetmektir. Gerekli araçlar olmadan hastanızı iyileştirmeye çalışmaktır. Doğu, devletin ambulanslara benzin koymadığı ve sevki gerçekleştirmek için hasta yakınlarından ambulansa benzin almasını beklediğiniz yerdir. Hasta yakınlarının parası yoksa doktorun üzerine yürümesidir. Doğu, aşı yapmak için jilet gibi kayalara
tırmanmak, dağ köylerine çıkmak, sonra da aşı yaptığınız çocukların ailelerinden azar yemektir. Doğu, devletin götürmediği her türlü hizmetin sorumlusu olmaktır. Halkın gözünde devlet olmaktır, devletin beceremediği herşeyin müsebbibi olmaktır.
Döndüğünde TUS'u kazanmıştı, üniversite hastenesinde uzmanlığa başladı. Evlendik. Haftada iki gece, penceresi olmayan, buz gibi bir laboratuvarda nöbet tutuyordu. Buz gibiydi, çünkü yan depodaki ilaçlar bozulmasın diye soğutuluyordu bütün bölüm. Yazın sıcağında, o, tepesinden esen rüzgarla hasta oluyordu. Gecenin bir yarısı gelen kanlara bakıyordu, esrar aldıklarından şüphenilen ve yaka paça getirilen askerlerin idrarlarına. Zırıl zırıl çalan telefonlara koşuyordu, zehirlenenlerle, intihar edenlerle boğuşuyordu.
O benim eşim. Haftada iki gece görmediğim, haftada iki gece nöbet tutan, ve sonra ertesi gün hiç bir şey olmamış gibi işine devam etmesi beklenen eşim. Nöbet tuttuğu saat başına 1 ytl 66 kuruş alıyor.
Evliliğimizin ilk yılları, onun hayatının en güzel yıllarında yaşadığı travmayı atlatmasına yardım etmekle geçti; yaraları sarmakla. Biz 300 sayfalık kitaptan korkarken, o mezun olduğunda 15000 sayfa notu çöp torbalarına doldurup atmıştı. Geri kalan kitaplar şu an üç kütüphaneyi doldurmuş şekilde evde duruyor.
Bu sene uzmanlığını alacak. Devlet uzmanlık diplomasına el koyacak, çünkü bir daha zorunlu hizmete gitmesi gerekiyor. Uzman olarak çalışmaya başladığı zaman maaşı düşecek. Ondan sonra askere gidecek ve orada nöbet tutmaya devam edecek. Sonra gelecek, 35 yaşında, hayatı yarılamış bir insan olarak, geri kalan yıllarını huzur içinde geçirmesi umulacak.
Benim eşim bunu yapmayacak, çünkü uzman olduğu gün doktorluktan istifa
ediyor. Hayatının 11 senesini bu işe adadı ve istifa ediyor, çünkü artık acı çekmenin anlamsız olduğuna karar verdi. Böylece, Türkiye "kendini tanrı sanan cibiliyetsiz bir doktordan" kurtulmuş olacak, bayram edebilirsiniz.
İstifa ediyor, çünkü evlendiğimizin haftası eve tüp takmaya gelen usta "sen doktor olmuşsun ama ben senden daha fazla kazanıyorum, keyfim de tıkırında" dedi ona.
İstifa ediyor, çünkü ondan 150 puan daha düşük alan insanlar hayatlarını yoluna koydular, evlerini aldılar, çocukları 3-5 yaşına geldi.
İstifa ediyor, çünkü erken ölmesinden korktuğumu biliyor.
İstifa ediyor, çünkü 11 senede şunu anladı: Türkiye'de doktor olmak b*k yemek ve o b*ku bütün sevdiklerine sürmektir.’’






Pages