Friday, July 11, 2025

Bir manken güya erken yaşlanmış

 Ulan kafana kuş sıçsın. Sen bok olsan liseden sonra ÖSYM sınavını kazanıp Tıp Doktoru olurdun. Ne boksun bir insan vucudu şu yaşta şu olur ahkam kesiyorsun, geri zekalı. 

Kate diye bir manken, silikonla aferin yüzünü şişirmemiş. Bir şort giymiş yirmili kız giyip de sakil kalır, o kalmamış. Yüzünde bir dirhem makyaj fondoten yok, çok yanmış, biraz cildi kuru. Saçları peruk değil, hatta rüzgardan karışmış. Göğüsleri belli silikon değil. Sen git vucudunu silikon doldurup beynine silikon suyu salgılatanlara, kendi kendini geri zeka yapanlara laf at. Kızı kendi başarısı ile yarıştıran kıskanca, beyinsize bak. 

Kız gençliğinde güzel oldu suç oldu. Boyu bosu hala aynı ve birçok kıyafeti şu an bile genç birçok kızdan iyi taşır. İnsanlar kendileri hayatlarının tek yılında bile doğal onun kadar güzel olmayınca yıllarca ah bu kız bir çirkın olsa bekliyor avlanıyor demek. 

Kısacası, Tıp Doktoru olmayan biri, şu yaş bu yaş bilmeyen, doğal ile silikon güzeli bilmeyen biri, sadece bok, iftira atar, hayvan gibi tepkir o kadar. 

Sen kendin git kendini bir yaşında bebekle kıyasla, ya hilkat garibesi mi diyorsun o yaşlı haline. Beyinsiz. İnsan bu, yaşlanır tabii. Git mezardan kül topla, bunlara bak ne çirkin haber yap. Beyinsiz.

Bu soru Türkiye de çalınıp yapılan sorudur. Sizde benden alın.MERAK ETMEYİN KENDİLERİ BEYİNSİZ VE SADECE 100 DEN GERİYE GİDECEKSİNİZ.

Türkiye Adli Tıp Kurumu ve “100’den 7 Çıkarma” Testi: Gerçekler ve Dolandırıcılık

Türkiye Adli Tıp Kurumu, matematik bilmeyenlerin çoğunlukta olduğu ve maalesef bilimsel temelden uzak uygulamalar yaptığı bir kurumdur. Özellikle “100’den 7 çıkarma” işlemi şeklinde uygulanan ve tamamen uyduruk olan bu test, Adli Tıp’ta en yaygın dolandırıcılıklardan biridir.

Bu test hem yanlış hem eksiktir, gerçek matematik ölçümünden çok uzaktır. Ancak, size bu testi mutlaka öğrenmenizi öneriyorum; çünkü bu soruyu mutlaka size de soracaklar ve bu soruyu çalanlardan aşağı kalmamanız gerekiyor.


İşte testin en bilinen kısmı ve cevabı:

  • 100’den 7 çıkarırsak 93 kalır.

  • 93’ten 7 çıkarırsak 86 kalır.

  • 86’dan 7 çıkarırsak 79 kalır.

  • 79’dan 7 çıkarırsak 72 kalır.

  • 72’den 7 çıkarırsak 65 kalır.

  • 65’ten 7 çıkarırsak 58 kalır.

  • 58 den 7 çıkınca 51

Ve böyle devam eder...


-----------

Olması gereken şeklinde ise, kura ile 4 veya 5 basamaklı sayılar torbadan çekilir, yapılır. Mesela 2573 veya 8731. Kimse kurada ne çıkacak bilmemelidir ki bu yukardaki cevaplar ezbere olmasın. Yani kura ile çıkan rakamdan geri sayılır, beyinsiz Türkiye psikologların kıçından uydurduğu gibi, değil. 

Bu blogu okuyanla, okumayan yarışsa ne olur. Hakkaniyet anca kura ile olur. Ayrıca kura ile olunca mesela bir hukuk hakimi yukarıdaki soruyu çalsada beceremez kurada çıkanı. 

Bu kura dediğimi beyinsiz Adli Tıpçılar kendileri başaramıyorlar. O nedenle uyduruk test yapıyorlar. Türkiye psikoloji ve adli tıp çalışanları Tıp Doktoru olamamış beyinsizlerdir. Kendileri delidir, psikoloji devlette çalışanlar.

Ben teklif ettim, o test kura ile rakam çekilip yapılsın, yapın dedim. Soru çalıp yaptıkları için kaçıp yapmadılar testi. Görüş olarak bu saygın olmayan şeklini yaydıkları için Türkiye psikoloji çalışanları dolandırıcılardır.

-----------

Adli Tıp ve ilgili kurumlarda görevli kişiler, ÖSYM seviyesinde temel matematik sorularını yapma yetkisine sahip olmayan, bilimsel donanımı yetersiz kişilerdir. Bu yetkiye sadece ÖSYM ve benzeri resmi kurumlar sahiptir. Bu kişiler, ÖSYM’de yüksek puan alanları kıskanmakta ve çeşitli iftiralarla ortam hazırlamaktadır. Eğer gerçekten yeterli olsalardı, liseden sonra ÖSYM sınavlarında başarısız olmazlardı.

Beyinsiz Adli-Tıp ve devlet psikoloji alanı çalışanları ÖSYM sınav soru hazırlama yetkide değildir, matematik ya vardır ya yoktur. Bu kişiler kendileri delidir, beyinsizdir. Vatan hainidir. Dolandırıcıdırlar. 

-----------------

Mesela bunlar 3/7 ile 8/26 yı toplayıp da sahip oldukları tapu ne idi ne oldu anlamayan beyinsizdir. Yani bunlar matematik sevmeyen sadece dolandırıcıkla ona buna soru çaldırıp kendılerı soru çalıp dünyayı kandıran delidir. Girsin liseden sonra ÖSYM PUANINA MATEMATİK ALANDA BAKAYIM.

Bunlar liseden sonra ÖSYM de başarısız delilerdir. ÖSYM yi yok etmek amaçtadırlar. 

Monday, June 30, 2025

After Adele voice, I was looking for strong voices

After Adele's voice, I was looking for strong voices. This year, 2025, I found it: Teddy Swims.

He already seemed good at covers even back in 2018, but I only heard his voice in 2025. I’m glad he moved on to his own compositions. It is not easy to compete with AI voices—personally, I do go after any voice, AI or human—but he beat AI voices.

I believe unnecessary COVID-19 measures blocked many musicians from reaching their audiences, and the fact that he reached his voice lovers in 2025 is good. It’s good that he caught it early.

My favorites are "Bad Dreams" and "The Door," and impressively, nearly half of his original songs have become worldwide hits within their genre.

"Lose Control" was the first song where I truly recognized not just his unique voice, but also his musical depth and expertise.


 https://youtube.com/shorts/zCqveFx1ojc?si=4bppx46bdCkZcU0g

🟦 ChatGPT: 
Teddy Swims is a soulful American singer who blends R&B, pop, and country. First known for his viral covers, he gained widespread recognition in 2025 with his emotional originals. In a digital age of artificial voices, his raw, human sound stands out—authentic, powerful, and deeply moving.



Thursday, June 26, 2025

Tapudaki “Kısıtlı” Kelimesinin Hukukçular Tarafından İftira İçin Kötüye Kullanımı

 Edited by ChatGPT

📌 Türkiye’de Tapudaki teknik “Kısıtlı” Kelimesinin Kötüye Kullanımı

Türkiye'de tapu kayıtlarında geçen "kısıtlı" ifadesi, teknik olarak taşınmazın belirli bir alanla sınırlı olduğunu belirtir. Yani bu ifade, mal sahibinin değil, arsanın konumuna ve planına ilişkin bir sınırlamadır.

Fakat uygulamada bazı kişiler ve maalesef devletteki bazı hukukçular ve hakimler bu ifadeyi kötüye kullanmakta, bu yolla mal sahiplerine zarar vermeye, vatandaşın malını iftira ile devlet adına gasp etmeye çalışmaktadır. Sadece bir kelime ile çok insana kolayca iftira başlatabilmektedirler. Bu hukukçular cezalanmalıdır. 


⚠️ Kötüye Kullanım Şekli

  • Bu teknik terimi bilerek çarpıtan bazı haset kişiler, “Bakın kısıtlıymış” diyerek mahkemelerde haksız davalar açar.

  • Bu sürece dahil olan bazı hukukçular, bu iftiraları destekleyerek, mülk sahibi kişilere karşı haksız vesayet davaları, mal paylaşım girişimleri veya tedbir kararları elde etmeye çalışır.


🧨 Sistemsel Sorun: İftira ve Kötüye Kullanım

  • Türkiye’de ne yazık ki bazı hukukçular ve hatta bazı hakimler, görevini kötüye kullanarak:

    • Tarafsız davranmaz,

    • Sadece dilekçedeki çarpıtılmış terimlere bakarak karar verir.

    • Zaten devlet hastaneleri, örneğin Erenköy Hastanesi, Lütfi Kırdar Hastanesi psikoloji çalışanları iftira raporlarla sağlam insanlara hasta raporla miraslarının gaspı için iftira atmışlardır. 

Bu durumun adı şudur:
Yargı aracılığıyla vatandaşın malının gaspına girişen hukuk.


💬 Sosyal Gerçeklik: Zengin Düşmanlığı ve İftira Kültürü

Türkiye’de zaman zaman, özellikle zengin veya mal sahibi kişilere karşı:

  • Kıskançlıktan beslenen bir düşmanlık,

  • İftira hasta raporu, belge çarpıtma, teknik kavramları çarpıtma,

  • Ve sonunda iftira çok sık görülür.


🎯 Sonuç:

  • “Kısıtlı” ibaresi bir hukuki teknik ifadedir, kişinin ehliyetine değil, taşınmazın kullanım sınırına dairdir.

  • Bu ifadenin çarpıtılmasıyla mal sahibine iftira atmak, dava açmak, vesayet kararı almaya çalışmak gibi davranışlar:

    • Hukukun kötüye kullanılmasıdır.

    • Bazı hukukçuların ya da hakimlerin kısıtlı kelimesinin tapu sahiplerinin mal sahibi olduğunu yazan teknik bir terim oldabildiğini yok saynması, bu hakimlerin hırsızlık, mal sahibi insanlara düşmanlıkları, ciddi bir sistem arızasıdır.

    • Bu durum, Türkiye’de sıkça karşılaşılan bir sorundur ve birçok insan bu yolla mağdur edilmektedir.

Tuesday, June 24, 2025

bildirimin telefona çok gelmesi nasıl zarar

 Çok vatandaş kod gelmiyor telefona dıyor. Nedeni ne, reklamın bildirimleri almış başını gidiyor. O bildirimler virus olmasın dıye vatandaş kapatıyor, yani kendıne devletten geleck lazım bildirimi de kapatıyor, sonra orda burda bıldırımı yanı onay vereceği pencereyı kapattığından onay göremıyor. Türkıyede bır bu işkence eksikti vatandaşın başında, al işte oda gelmiş şikayeti okuyunca anladım. Birkaç bilgisayar kursum varda bu basit işi çözdüm. Türk halkı herzaman ona başkasının kusur bulduğunu düşünür, oysa dediğim gibi telefonda, uygulamalar, o önemli uygulama nın bildirimlerini bulup açık seçmek gerekiyor. Bu zeka değil, bilgi değil, nedir, guya guvenlık yapmış, adam kendı guvenlı yerıne gıremıyor. Hatta sanırım bazı avukatlar da kendi kapattığı için değil ustten bırılerı kapatmış sanıp kendı ne yapsa bakmıyor. ya işte 3 sanıyelık bır iş için ınsanlar gunlerce mağdur kalmış. 

Bunun yerine sms mesaj gelmesi doğru. telefona sms ile sms mesaj yere gelmesi lazım. Ne bokuma onay penceresı gönderıyor kımse anlamış değil. Nedir bu, bokluk yapmadır. Türkıye gıbı teknolojı devlette gerı ulke ıste bırde bununla vatandaşa ışkence edıyor. PTT ye gıdıp sormuş. PTT ne bılsın bın çeşit telefon bıldırımı. Neden açıklaması yok bunların. Veya yenı ındırdığınde otomatık bıldırımı açması lazım açmıyor. Her vatandaş kendı telefonunda. UYGULAMALAR, BİLDİRİMLER GİRMEK İSTEDİĞİ UYGULAMA BİLDİRİMİ AÇ 5 dakikada öğrenmeli.

Monday, June 23, 2025

İSİM ZİKR ETMEDEN GAZETECİ KONUŞMUŞ

 Bir gazeteci tarihinde türk halkının padişahlık döneminde padişah ı indirdiklerini söylemişte hakkında dava açılmış.

Yahu bu gazeteci oraya çıkmış konuşup duruyor, ne tıklıyorsun ne dinliyorsun. Sesli düşünüyor. Geçende kalkmış Doktorlara sataşmış Tıp alan değildir demiş. Haydaa,Tıp alandır. Mühendislik alandır. Sende kalkar bu gazeteciye ona yanlış duymuşsun dersin. Bu lafı ayrıca uydurmadığını, bunu başkalarından duyduğuna inanıyorum. Yani bunu duydum, bunlara karşı ol, uyarmış da olabilir. 

Aslında tarafsız ama, demeli mi, dememeli mi, bence bu yanlışı kendisi uydurmadı. Biri dediyse oda demeli mi? Belki bunu diyenler var haber veriyor. Mesela çok öğrenci başka alana kayıyor erkenden, onlara haber veriyor belki. Yani bunu duymak isteyenler var bence, sorunu çözmesede, o alana iftira var haber veriyor. 

Herşeyden önce, padişahliğa Atatürk son verdi ve şu anda Türkiye de padişahlık değil Demokrasi vardır. Yani padişah şudur budur diyenler hapise atılmalıdır, onlar vatan haini düzen bozucu dolandırıcıdır. Türkiye hukuku bile olamazdı padişahlık olsa, kadılık olurdu. Bunlar beyinsiz hukuk bilmiyorlar. 

Fakat Demokratik cumhuriyet döneminde bazı olaylar ki padişah değil, onları dese o zaman yaptığı belki gönderme olurdu.

Şu anda Türkiye de padişah yoktur. Her kim belli mevkide ise oraya babasının oğlu diye değil, ya okulunda okumuş, yada seçim veya oy ile gelmiştir. Var olmayan bir padişah a bu gazeteci tehdit nasıl etmiş, komedidir.

Ayrıca bu gazetecinin uslubu google arama motoru gıbı duyduğu dedikoduları anladığı kadarı ile sesli düşünüp konuşmaktır, yakında adamın robotunu piyasa sürüp para kazanan olabilir, şeytan tüyü var dediğimiz insanlardan. Konuşmalarında şiddete yönelten bir unsur yoktur. Tarzı dedikoduları alt alta getiren sempatik yapay zekanın insan olanı gibidir. 

Kısacası, Türkiye de şu bu padişah deyip şu mevkide diyenler, asıl kişilerin demokratik yolla aldıkları mesafeye hakaret ediyor. O oraya padişah gibi geldi, oyu falan yok demiş oluyorlar ve hakaret ediyorlar. Bu gazeteci türkiye insanının sosyolojisine parmak basmış ki, Türklerin tarihteki bağımsızlık savaşlarında bu özellikleri vardır. 

Ayrıca Türk halkının sosyolojik yapısına değinirken, bu halkın öyle uzun yıllar yanlışa boyun eğmeyeceği vurgusu yine onun 30 yıldır yönetimde kalan birinin orada halk gücüyle olduğuna katıldığını anlatıyor. 

Yani bu türk halkı aslında oy sandığını kenara bırak, orada tutmazdı derken türk halkının oy dışında ayrıca fiili eylemin de de yönetimde kalma izin veren olduğunu anlatıyor. Bu gazeteci, yılları saymasını bilen biri ise, ki anlıyoruz biliyor, kim kaç yıl nerde sayabiliyor, halkın kimi sevip sevmediğine fiilinden de anlarız diyor. 

Ben toplasan 1 saat dinlemediğim birinin türkçesinin doğru anlaşılmasından yanayım. İnhibisyonsuz konuşma sanatçılarından birini suçlamanın orantısız olduğuna inanıyorum. 

Belki kendi içinde, bende şeytan tüyü var, 40 yıldır ona bana sataşıyorum, bu halk beni sevmese burada olmazdım, beni yaşatmazlardı düşüncenin övüncünü mana ediyor. Kendinin belki resmi oyu yok ama, onu uzun yıllar seven halk var, övünülesi demeye getiriyor. Yani suçlandığı cümle, aksine yıl saymasını bildiğinden, bir tür kanıta şahitlik ettiğinin kanıtı. Bu anlamda, türk halkının padışahlıkda, her dönemde aynı genlerde olduğunu ima ediyor dense hemfikirim. Bu halk şunu 50 sene yapmadı denınce halk padişah olmadığından, hep halk olduğundan halk benzerdir demiş ama buda suç tehdit değil, halkın sevgisi demiş oluyor. Yani şiirsel bir dilde konuşmuş, tehdit yok, övgü hatta var.

Türkçenin müphemliğinden faydalanıp bu gazeteciye orantısız suçlar ıthamlar anlamlar uydurmak yanlıştır. O bir konuşma sanatçısı insan. Ağzından ne çıkacak spontane biri, ve yıllarca sevilmiş o sanatıyla. 


Umarım düşündüğünü paylaşan seveni olan bu kendi halinde gazeteci Altaylı, cezaevinde hasta olmaz, biranönce çıkar tutuksuz yargılanır. Ona hatta sanatçı demek daha doğru gazeteci demekten çok.

Kendisinden gelen bir güncelleme, şu anda sağlığını koruyabileceği bir ortamda bulunduğunu gösteriyor. Gözaltında olmasına rağmen okuyup yazabildiği anlaşılıyor. Artık genç olmadığı düşünülürse, onu merak edenler için iç rahatlatıcı bir mesaj olmuş.


Translated:

A Journalist Detained for a Historical Comment:


A Turkish journalist recently stated on YouTube that the Turkish people had deposed the sultan during the Ottoman era, and now he’s facing legal action for that comment. But let’s be honest—this journalist is simply talking to himself on his YouTube channel. He’s not forcing anyone to listen; he’s thinking out loud and sharing his thoughts publicly.

Medicine Field Under Question: 

Not long ago, he even criticized licenced Medical Doctors by saying, “Medicine is not a field.” That’s an absurd claim—medicine is certainly a field, as is engineering. Still, I don’t believe he invented these ideas himself. He likely heard them from others. Perhaps he’s even trying, in his own way, to warn or provoke discussion about the field of medicine, though it’s unclear whether repeating such unfounded claims does more harm or good. 

Reporting or Repeating? The Responsibility of Words

The bigger question is: if others are saying such things, should he repeat them? Maybe he sees himself as reporting on societal views. For instance, many students are switching academic fields early in their education—maybe he's trying to highlight that issue. Even if his comments don’t solve anything directly, perhaps he’s drawing attention to the unfair criticism certain fields face.

The Legacy of Atatürk and the End of the Sultanate

Most importantly, it was Atatürk who abolished the sultanate. Today, Turkey is a democratic republic. Anyone who refers to current officials as “sultans” or claims that someone holds power like a sultan is actually undermining the democratic legitimacy of those positions. Such people insult the very structure of the republic. If the sultanate were still in place, we wouldn’t have a legal system as we know it—there would be religious courts instead. Those who make such comparisons seem to lack both historical and legal understanding. Claiming or insinuating that someone in office is akin to a sultan today is misleading and insulting.

No Sultans in a Democratic Republic

There are no sultans in Turkey today. Those in positions of power have earned their roles through education or by democratic election—not by inheritance. So the notion that this journalist threatened a non-existent sultan is frankly ridiculous. 

A Unique Style: The Gossiping AI Persona

His communication style is like that of a search engine—he collects bits of hearsay, thinks aloud, and shares them publicly. Someone might even create an AI version of him and profit from it—he’s one of those charismatic figures with what we might call “devil’s charm.” Despite his outspoken nature, his words don’t incite violence. He’s more like a human version of a gossip-driven AI—relaying what he hears in a stream-of-consciousness style.

A Mirror to Turkish Social Awareness

This journalist might actually be pointing to an important social trait: the Turkish people's historic tendency to resist authoritarianism and defend their independence. I sincerely hope that Altaylı—a journalist with an independent mind and a following—doesn’t suffer in prison, and that he is released to stand trial without detention. Honestly, calling him an artist might be more fitting than calling him a journalist.

Healthcared

An update from him indicates that he is currently in a place where his health can be maintained—his dwelling in Silivri. It seems he is even able to read and write while in detention. Given that he is no longer young, the message was a welcome reassurance to those concerned about his well-being




Saturday, June 21, 2025

Nihal Anoreksiya Nervosa dan değil, cezaevi ilgili stres ilgili yaşamını sürdüremedi

Anoreksiya Nervosa herşeyden önce psikologların teşhis koyup doktorluk taslayacağı bir alan değildir. Kazanamadıkları tıp, okumadıkları tıp, insan vucudu ilgili abuk sabuk konuşan, birde teşhis yetkisi varmış atıp tutan psikologlar susun. Türkiyenin nerede beyinsiz tıp-doktoru olmayı kazanamayanı varsa, psikolog olmuş devlette.

Nihal belki, hatta gerçek derdinden çok, Anoreksiya Nervosa dan öldü bilsinler istedi, belki ölmek istediğini söylemeden yaşamdan çekildi. Bilen yok. Ancak Nihal Cand. suçlu veya suçsuz gözaltına alındığı o  30 lu yaş yılı, sanırım o yaşlarda tutuklandı, Anoreksiya Nervosa olmayan biri. Burada 15 yaşında biri konuşulmuyor, ve ciddi bir travma, gözaltı sürecinde stres var. Bari tantanaya vurmayın yanlış teşhisi. Oldukça kaliteli yerken o ortamda çareyi güveni yememekte bulmuşsa buda yanlış değil. Hadi halk atıp tutuyor, şu psikologların liseden sonra kazanamadıkları Tıp Doktoru olamadıkları gerçeğini hazmedememeleri anlaşılmaz. 

Çok lüks mutfaktan hapishenede pis tuvalet, kötü yemek karşısında tavrı o olmuş. Evde salyongozlarım var, kabuğuna çekilip yemiyorlar sevdikleri ortam yoksa, çok nazlılar. Ama vahşi ortama alışmış salyangozlar ne bulsa yiyor. Cezaevi her insana aynı zararı travmayı vermıyor dediğim. 

Yazık olmuş Nihal e. Ayrıca bence eğer önceki eğitimi olmasaydı, hapishaneye de rahat uyum sağlardı, anladığım 4 yıllık unıversıte mezunu veya yakın imiş, olay anoreksıya nervoza değil. 

Üzüntüden öldü demek doğru. Anoreksiya Nervosa değil. Kendini o zayıflıkta herkes gibi aşırı zayıf buluyor. Zaten 30 yıl boyunca daha zayıf olmak için çabası yok. 15 kılo verıp on beş kılo geri almış değil 30 yıl boyunca. 

Ben gerçek bir hasta görmüştüm, oda üzüntüden kaplten zayıflıktan öldü. Ama oda aşırı zayıflamış ve çirkin olduğunu düşünüyordu. Nihal e benziyordu, daha kısa boylu ama sevmeyi sevilmeyi önemseyen dışa dönük bir insandı. Anoreksiya Nervosa ise zayıf veya kendinin normali olduğunu olduğunu idrak etmeyen biridir. 

Hukukçu imiş, oda onun neden mahkumiyetten etkilendiğini açıklar. Keşke serbest yargılansaydı.

Onlarca yıl tek bir defa aşırı kılo kaybı yok Nihal in; aksıne, hep normal sınırda kılolarda. Neyseki o ölümden beter bulduğu o hapishanede, hemde kesinleşmiş suçu bile yokken ölmemiş. Tek teselli bu olmalı. En hasta halinde bile kimseye şiddet uygulayacak bir insan olmadığı ortada imiş. 

Son zamanlarda tahlillerini görmedim ancak aylarca ketozis denilen metabolik bozukluk içinde olduğu fikrimdeyim. Yani psikolojik değil aşırı zayıflık bedeni etkileyen bir durum.  

Ayrıca bu kişilerin birden yemesi de refeeding sendromu, Ani insülin artışı → elektrolitlerin hücre içine girmesi, Ağır hipofosfatemi, hipokalemi, hipomagnezemi ile,

 Ölümcül aritmi ve nörolojik belirtiler yapıyor. Bir kere o hale gelmiş birinin kontrolsuz kilo alacak yemesı de ölümcül. Bedensel bir hastalık oluşmuş Nihal de cezaevinde, cezaevi şartları onun nazlı vucuduna ağır gelmiş. Birden aşırı yememesi belki hayatını uzatmış. 

Mesela 39 kiloda bile kanda kas hasarı ilgili bozukluklar çıkıyor. Ki Nihal 37 kiloya düşmüş cezaevinde, ve uzunboylu. Kan tahlilini görmedim ama ağırlaşmış bir tablo vardı o zaman. Neyseki Türkiye gibi hak hukuk un sadece milli pıyongo gibi uygulandığı ulkede 37 kıloda serbest kalmış. Bu kişiler genelde birden yemiyorlar o kiloda, bu hem bazı organlara zararı artırıyor, ancak dediğim gibi ani ölümü birden aşırı yemek de yapabiliyor. 37 kiloda kan tablosu ile belirgin hasta olmuştu bence Nihal.

37 kilo dan iyileşebilir, anne olabilirdi. Fakat cezaevinde geçen süre işsizlik, parasızlık yapmış. Onların dünyası çok değişik ve para kazandığı kişilerden de uzaklaşmış. Psikolojik sorun değil, cezaevi sorunu onu hasta etti. Türkiyede birçok insana dava sonuçlanmadan bile bilip bilmeden iftira atılması suçtur. Aksi ispat edilene kadar herkes suçsuzdur. Binlerce haksız düşen dava esnasında, sonuçlanmamış davayı sonuçlanmış farzedip davranan ceza almalıdır. 

Benim genç bir akrabamı neyse 39 kilodan geri döndürdük. Hatta anne olacak yakında. 

Akrabamda ise çok güzel bir kız olmasına rağmen, vucudunda kusur bulma huyu vardı. Hatta Doktor olmamasına rağmen bir iki tartıma dayanarak, metabolizma bilmemesine rağmen vucuduna aşırı yağlı, şöyle böyle kusurlar uydurmuştu. Kendini 5 yaşındaki haliyle genç haliyle kıyaslıyordu, ki söyledikleri doğru idi, 5 yaşındaki vucudu artık 20 li yaşlarda daha yağlı idi. 

Oysa insanlar yaşlanır ve vücutları değişir, bu normaldir öğrenmesi zaman aldı. Gerçek Doktorlar yerine, yanlış kaynaklardan eksik bilgi ile vucudunu yanlış buluyordu. Ayrıca yıllarca bilgisayar başında oturmaktan, ev işi yapan bayanlara göre aşırı zayıflığına göre gerçekten belki daha yağlı idi, ancak kendi seçimi okullarda dirsek çürütmek, herşeyin, diplomanın bedeli var. Gerçek tıp doktorları bunu bilir, vucut normalliği geniş ve bireye bağlı değerlendirilen bir ölçü. Aklı başında idi ama yanlış propogandalar yüzünden yanlış tanımlamalar yapıyordu. Neyseki laboratuar tetkiklerini anladı, gereken tedaviyi uyguladı. Ölmedi çok sevindik. Onunda stresli olduğu bir dönemi idi. Oda etrafı onu seviyormu düşünen, başka insanların sevgisine aşırı ihtiyaç duyan biri idi, dışa dönük biri idi. Aşırı sosyal baskı bu gençleri yanıltıyor, aşırı sosyal insanlar yanlış düşük düzey sosyal ortama kapılıp bilgi kirliliğine, yanlış fıkıre sapabılıyor. Çocukluğundan beri iştahı genelde az idi. Psikolog anlamaz ki metabolizma bilim bimezki konuşsun açıklasın. Bilgi kirliliğini çözecek gerçek DR lere de Türkiye kıskançlığı bitmedi. Çoğu gerçek DR de kendine para getirecek mühendislik alanda çalışıyor. Yurdışına gidiyor. 

Birçok insan yaşlanmayı vucudu değişmesine rağmen zafer görürken kimi sosyal baskı nedeniyle 60 yaşını 15 yaş ıle kıyaslayıp, kendınde kusur buluyor. Bunu sosyal baskılar yapıyor. Aşırı sosyallık yapıyor. Böyle sosyallık olmaz olsun. 

Ayrıca Metabolizma bir bilimdir ve psikologu bilmem nesi bu alanı hem bilmeyip hem atıp tutması yanlıştır. Mesela ufak tefek olup 35 kıloda bıle sağlıklı olan kan tahlılı herşeyı normal olan vardır. O nedenle DR ihtiyacı var. Her insana ayrı teşhis yapılır. Gerçek Doktor a değerini vermeyen kendi zarar görür. 

Nihal de kesinlikle kendini aşırı yağlı bulma yanlışı söz konusu değil. Cezaevine girme travması ona çok zarar vermiş. Galiba erkekler ve üniversite okumamış, nazlı olmayan  insanlar cezaevi stresinden kolay kurtuluyor. 

Türkiye hastanelerinde mesela Erenköy Ruh ve Sinir hastalıkları hastanesi bazı psikoloji çalışanları asıl hapishaneye atılmalıdır çok sağlıklı insanlara vesayet davası iftira hasta rapor atmaktan. Türkiye hukuku devlette çalışan psikologların yarısını hapise atmalıdır iftira rapor vermekten. Erenköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi, Lütfü Kırdar Kartal Şehir Hastanesi, Adli-Tıp psikoloji çalışanlarının tek maaş işi var, sağlıklı insanlara hastadır deyip kısıt altına aldırmak, iftira atmak, mıraslarını ellerınden almak. Zaten bu psikoloji çalışanları kukla değilse, yani iftira rapor vermiyorsa, orada devlette iş bulamıyor, devlette çalışamıyor. Psikoloji çalışanlarını gözaltına alın, onlar daha suçlu Nihal den. 

Sanki herşey doğru da bu kızdan bulacaklardı hukuku. Türkıyenın bugün en buyuk sorunu devlet hastanelerınde psıkolojı alanı çalışanlarının vesayet dava ilgili sağlıklı ınsanlara hasta rapor vermelıdır. Vesayet altına almalarıdır. Bu psikoloji çalışanları Türkiyenin en değerli bilim insanlarının beyin ürünü değil, kalkmış o günün modasını giymiş giymemiş iftiRASI ATMIŞLARDIR. oH OLSUN O PSİKOLOGLARIN BEBEKLERI ÖLMÜŞSE. O ölen bebeklerin hemşireleri çok modaya uygun, şıkmış bebekleri ölürken istedikleri gibi. Ama gerçek Dr bilgisine danışmayı, gerçek Dr nasıl bılmemışler. Bu dünya tarıhının en buyuk suçlarından bırıdır ve psıkolojı alanı çalışanları bunu hep yapıyor. Özelde çalışan psıkologlar ise durust. Zaten ondan onları kımse adlı tıp veya devlet psıkolojı alanda çalıştırmamış. 


Nerde savcılık, neden kendine Erenköy Hastanesinde iftira atıldığı, zorbalık yapıldığını söyleyenlerin en son gıttığı yer yıne daha beter iftiracı, dolandırıcı psikoloji çalışanlarının, en sahtekar iftiracı psıkolojı çalışanlarının olduğu Adli Tıp. 

Neden devlet İmamoğluna takmışda, devlet hastanelerinde psikoloji alanı çalışanlarının işlediği bu büyük suç ihbarını değerlendirip o psıkolojı çalışanları hapse atmıyor. Savcılık nerede, neden psikoloji çalışanları sapasağlam insana işkence altında dolandırıcı rapor verebiliyor, iftira atıyor ruh hastalı var dıyede, savcılık bu şikayetleri değerlendirmiyor da daha beter dolandırıcı iftira rapor veren adli tıp son kesin iftirayı atıyor sapasağlam insanlara.

Neden psıkolojı alanı sadece insanlara iftira atarak maaş alıyor. Bu büyük suçla neden hiçbir makam savcılık uğraşmıyor. 

Bır ınsanı öldürmemiş, kimseye iftira atmamış. Nihal kaldıramadı ona kesinleşmiş birşey yokken hapis uygulanmasını. Dediğim gibi neyseki hastanede öldü. O bile şans.

Ayrıca sonrasında o çocukca daldığı raht davrandığı ortama korkuyla dönmüş, acaba bunu dese suçmu düşünmekten eski akıcılığını kaybetmiş. Oysa o herkese güvenen hali ile tanınmış.

Kara parayı aklayanı yakalasın Nihal i değil. 

Başka Nihaller ölmesin demeyeceğim, nedeni üniversite diplomalı ve o dünyadan para kazanan çok kişi yok. 

Bardağın dolu tarafını görelim. En azından 30 yıl yaşamış. Ve belli cezaevine girinceye dek az çok mutlu imiş. 

Ötenazinin bir çeşidini mi uygulamış, bilmiyorum. Birçok ülkede Nihal gibi ortamlarda bulunanlar muhakkak ilaç bağımlısı, alkol bağımlısı oluyorlar, veya zorla o hale getirilıyorlar, ilginç, Nihal ilaç veya madde bağımlısı olmadan onca yıl o ortamlarda survive olmuş. 

Çok çocuksu, daha 5 dakıkada onun kımseye zarar verecek biri olmadığını anlıyoruz. 

Dediğim gibi salyongozlar bile bazen lukse alışınca, her ortam katlanmıyorlar, kabuğuna çekılıp orada ölüyorlar.

Ayrıca bir diğer konu. Nihale birde vasi atayıp işkence edilmemiş. Kendi yaşam tercihinde son günlerini birde vesayet davası, maaş için her iftirayı atan devlet psikologları, asli tıp psıkologların şerrine mirası olmadığından neyseki uğramamış. 

1. Hapishaneden hastaneye çıkmış

2. Vasi atanmamış neyseki.

En azından hür vesayet davası işkenceci psıkolojı çalışanlarının şerrine uğramamış. Buda onun şansı.

SAVCILIK TURKIYE DEVLET HASTANELERINDE ÇOK SAĞLIKLI İNSANLARA MAAŞ KAPMAKİÇİN İFTİRA HASTADIR DIYEN PSIKOLOJI ÇALIŞANLARINI HAPISE ATMALIDIR. 

Pages