COVID-19 pandemisi, dünya genelinde büyük bir sağlık ve ekonomik kriz yaratmıştır. Ancak bu süreçte, bazı eleştirmenler, aşı uygulamalarının gereksiz yere ve zorlama bir şekilde yapıldığını, istatistiklerin bilimsellikten uzak olduğunu ve var olmayan bir pandeminin varmış gibi gösterildiğini öne sürmektedir. Bu, bir aşı satma planlarında dolandırıcılık biçimi olarak yorumlanabilir ve aşının hükümetlere zorla satılmaya yönelik bir çabası olarak değerlendirilebilir. Türkiye hastanelerde, ölüm nedenleri, kesin test parası olmadığından yapılamamış, ancak ölüm nedeninin Covid-19 kesin olduğu kayıtlara düşülüp, ölüm nedeni covid19 dur dolandırıcılığı ile pandemi yalanı yaratılmıştır. Pandemi var yalanı diyebilmekiçin ölüm nedeni istatitikler hedef alınmış, dolandırılmıştır.
AIDS gibi hastalıkların, örneğin el sıkışma ile geçmediğini gösteren araştırmalar olduğu halde, örneğin 50 metrekare odada, covid19 lu birinden diğerine, oksijeni pencereden alabilen bir Istanbul ev odasında, 2 metreden mikrop 5 dakika boyunca geçmediği araştırılmamış, keyfi geçiyor denmiştir. Klima filtre değişiciler gibi, risk gurubu tanımlayıp belki Covid-19 aşı önerilmesi gerekirken, keyfi herkese aşı ol mobbing hatası yapılmıştır.
Geliştirilen COVID-19 aşıların, özellikle immun yetersiz kişilerde faydası bilimsel olarak etkili olduğu kanıtlanmış olsa da, uygulama sürecinde bazı ülkelerde ve topluluklarda aşının gereksiz yere yapılması ve zorlama ile satılmaya çalışılması, bu dönemdeki sağlık politikalarına dair ciddi eleştiriler getirilmiştir. Özellikle, sağlık sistemlerinin ve hükümetlerin bu süreci yönetme biçimleri, bazı kesimler tarafından ticari çıkarlar ve ekonomik faydalar doğrultusunda manipüle edilmiş olarak görülmüştür.
Aşıların gereksiz bir şekilde uygulanması, kişilerin gerçek sağlık durumları göz önünde bulundurulmadan, yalnızca ekonomik kazanç sağlamak amacıyla yapılması, bu süreçteki etik sorunları daha da derinleştirmiştir. Bu tür uygulamalar, halkın sağlık güvenliğini riske atabilir ve sağlık sisteminin adil ve şeffaf olma ilkesine ters düşer.
İlgili Covid-19 mobbing dönem boyunca bazı yetkililer, aşıları halkın büyük bir kısmına zorla uygulayarak, aşının daha geniş bir kitleye satılmasını sağlamaya çalışmışlardır. Ancak bu durum, tıbbi etik kurallarına ve halk sağlığı ilkelerine aykırı bir yaklaşımdır.
Sonuç olarak, COVID-19 aşısının gelişimi ve uygulama süreci, bilimsel ve etik temeller üzerine inşa edilmelidir. Ancak, bazı ülkelerde bu süreç, aşı satış ticari çıkarların ve bazı yetkililerin baskıları etkisiyle şekillenmiş ve gereksiz yere aşı yapılan bireylerin hakları göz ardı edilmiştir. Sağlık politikalarının şeffaf, etik ve halk sağlığını ön planda tutarak yürütülmesi, bu tür sorunların önlenmesine yardımcı olabilir.
Ana Eleştiriler
1. Aşının Gereksiz Uygulanması: Pandemi sırasında, bazı kişilere aşı yapılırken, bu kişilerin gerçekten aşılama ihtiyacı olup olmadığı sorgulanmadı. Özellikle aşı için risk grubunda yer almayan bireylerin aşılanması, ekonomik kazanç sağlamak amacıyla yapılmış olabilir. Bu tür uygulamalar, halk sağlığına yönelik ciddi bir tehdit oluşturur ve aşının etkinliğini sorgular.
2. TUS Uzmanlarına Yönelik Eleştiriler: Türkiye'deki sağlık sisteminde TUS (Tıpta Uzmanlık Sınavı) ile seçilen uzmanların, pandemiyi ve aşı uygulamalarını yönetme konusunda yetersiz kaldıklarından bihaber, etik dışı yöntemler kullanarak hem halkı hem de sistemi, ölüm nedenlerini manipüle ettikleri iddiaları da gündemdedir. Özellikle pandeminin başlangıcında, uzmanların gereksiz yere aşı dağıtımı yaparak kendi ekonomik çıkarlarını gözettiği yönünde ciddi eleştiriler bulunmaktadır.
3. Ekonomik Çıkarların Öne Çıkması: Aşıların gerekliliği ve etkinliği yerine, asıl olarak fabrikaların ekonomik kazançları ve finansal çıkarları ön plana çıktı. Aşı üreticileri ve aracıları, sağlık sistemini ve halkı, kendi finansal yararları için yönlendirmiş olabilir. Bu durum, halkın güvenini sarsarak, sağlık sistemine olan inancı zedelemiştir.
Eleştirilere Karşı Öneriler
1. Aşı Uygulamalarının Şeffaf Denetimi: Aşı uygulamalarının şeffaf bir şekilde denetlenmesi gerekmektedir. Kimlere ve hangi gerekçelerle aşı yapıldığına dair ayrıntılı kayıtlar tutulmalı ve bağımsız bir kurul tarafından denetlenmelidir. Bu tür denetimler, aşılama süreçlerinin daha şeffaf ve güvenilir olmasını sağlayabilir.
2. Etik Kurul Oluşturulması: Sağlık politikalarında etik ihlallerin önüne geçebilmek için bağımsız bir bilimsel senato kurul oluşturulmalıdır. Bu kurul, sağlık uygulamalarının etik olup olmadığını inceleyebilir ve gerekirse ilgili uzmanlara karşı cezai işlemler başlatılabilir. Gereksiz tıbbi müdahalelerle halk sağlığını riske atan uygulamalara karşı caydırıcı cezalar getirilmelidir.
3. Halkın Bilgilendirilmesi: Pandemi sürecinde halkın doğru bilgiye erişmesi çok önemliydi. Aşılar ve sağlık politikaları hakkında halkın doğru şekilde bilgilendirilmesi, gereksiz spekülasyonların önüne geçebilir. Kamuoyunun güvenini kazanmak için şeffaf, doğru ve düzenli bilgilendirme yapılmalıdır.
4. Bağımsız Araştırmaların Desteklenmesi: Türkiye'deki sağlık sistemi, bağımsız araştırmalar ve bilimsel gözlemler yapabilecek mekanizmalar geliştirmelidir. Bu tür bağımsız bilimsel araştırmalar, sağlık politikalarını doğru bir şekilde değerlendirmemize olanak tanır ve bilimsel delillerle yönlendirilir. Ayrıca, sağlıkla ilgili bilimsel araştırmaların desteklenmesi, doğru verilerin elde edilmesini sağlar. Türkiye dünya düzeyinde kaliteli bilimsel araştırmada çok geridir.
Sonuç
COVID-19 pandemisi sırasında ortaya çıkan sağlık ve ekonomik sorunlar, dünya genelindeki birçok ülkede olduğu gibi Türkiye’de de ciddi eleştirilere yol açmıştır. Sağlık sisteminde yaşanan sorunlar, aşılama süreçlerinin şeffaf olmayan bir şekilde yönetilmesi, uzmanların etik dışı uygulamaları ve ekonomik çıkarların ön plana çıkması, halk sağlığını riske atmıştır. Bu tür endişeler, sağlık sisteminin daha adil ve etkili hale getirilmesi için bir fırsat sunmaktadır.
Gerekli denetimlerin yapılması, etik kuralların oluşturulması ve halkın doğru şekilde bilgilendirilmesi, sağlık sistemine olan güveni yeniden inşa etmek için atılacak adımlardır. Sağlıkla ilgili tüm kararlar, bilimsel ve etik temellere dayalı olmalıdır.